Ana Sayfa İletişim
Kullanıcı Girişi
Sakarya Hava Durumu

SAKARYA

Faydalı Linkler
















Prof.Dr. Suat CEBECİ (Din Eğitimi)

23.02.2011  

Uzaktan Iletişim ve Değerler                        

Değerler ancak insanla birlikte anlam kazanan, insanın ruh dünyasının ve kişiliğinin kalitesini, kıymet ölçüsünü veren şeylerdir. Önem, anlamlılık, aşkınlık, bağlılık, aidiyet, adalet, hakkaniyet, ahenk, estetik, vb. kavramlarla ifadesini bulan değerler, aşkın inanca, maneviyata ve kutsiyete dayandığı ölçüde güç kazanırlar. Değerlerin ortak kabuller şeklinde hakim olduğu toplumlarda hayat daha kaliteli, insan ilişkileri daha düzgün ve düzeylidir. Toplumda değerlerin egemen olabilmesi ise toplum bireylerinin onları benimsemesi, sahiplenmesi ve kişiliğinin bir parçası haline getirmesi ile mümkün olur. Değerlerini sahiplenemeyen onları koruyamayanlar, güçlü toplum olama, saygın bir toplumun nitelikli bireyleri olma kabiliyetini kaybederler.
Değerlerin ortaya çıkması, hayata yansıması ve insan ilişkilerine egemen olması onların paylaşımına bağlıdır. Değerler paylaşılarak ortak paydalar ve insanların buluşma, kaynaşma noktaları haline geldikçe hayatın düzeni, ahengi ve kalitesi artar. Paylaşmayı sağlayan yegane araç ise insanlar arasındaki iletişimlerdir. Zira zihinsel ve duygusal paylaşımı sağlamanın iletişimden başka bir yolu yoktur. Diğer bir ifadeyle insanlarla iletişim kurmadan onlarla bir şeyi paylaşmanın imkanı yoktur. Ancak doğru, gerekli ve yararlı paylaşımların sağlanabilmesi iletişim olayının kontrolüne bağlıdır. Kendiliğinden gelişen iletişim imkan ve süreçlerinin ne tür paylaşımlar sağlayacağı kestirilemez. Toplumun inanç ve kültürel değerlerinin yaşatılması, geliştirilip güçlendirilmesi isteniyorsa o değerler üzerinde paylaşımı sağlayacak doğru iletişimlerin gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesi gerekir.
 İnsanlar en yoğun paylaşımlarını sosyal ilişkiler ve başta aile içinde olmak üzere müşterek yaşantılar yoluyla gerçekleştirmektedirler. Toplumda ortak değerlerin yaşatılmasını sağlayan dinamikler de bu paylaşımlardır. Son zamanlarda teorik olarak sosyal ilişki ve ortak yaşantıların zayıfladığını söylemek mümkün görünmese de bu ilişki ve yaşantıların paylaşım sağlayıcı rolünün ciddi bir şekilde zayıfladığı açık bir gerçekliktir. Bunun sağlayan yegane şey de kitle iletişim imkanlarıdır. Teknolojinin gelişmesi ile üretilen ve yaygınlaşan iletişim araçları artık insanların yüz yüze gelmeden bulundukları yerde ve istedikleri an iletişim kurmalarına imkan sağlamaktadır. Yüzlerce hatta binlerce kilometre uzaklıklar artık bir tuşa dokunmak kadar yakınlaşmıştır. Kitle iletişim imkanları uzak mesafeleri yakınlaştırırken insanları birbirinden uzaklaştırmaktadır.
İletişim ağı içindeki birey artık kendi kültürel kimliği, inançları ve değerleri ile yaşamak yerine her yerde var olan, her şey ile birlikte yaşamak zorunda kalmıştır. Pembe dizilerin karşısına çakılan ev hanımları, çizgi filmlerle yatıp kalkan çocuklar, gece yarısı programları ve şiddet içerikli filmlerle haşır neşir olan gençler kim bilir her gün hangi iklimde, hangi kültürle bütünleşiyorlar. Kendi toplumunun ürettiği düşünce, sanat ve edebiyat ürünleriyle, inanç ve ahlâk değerleri ile beslenerek kültürel kimliğini güçlendirmesi gereken bu insanlar kolektif bilinçten yoksun kalarak iletişim ağı içinde çelişkilerle dolu bir yalnızlığa hapsolmaktadırlar. Teknolojik iletişim araçları, insanı yeni ufuklara taşıyor görünürken aslında onu bulunduğu ortamda yalnızlaştırmaktadır. Görünürde zengin bağlantılar kuruluyor gibi olsa da insanlarla göz göze, diz dize, omuz omuza sıcak, samimi ve insancıl ilişkiler ciddi şekilde zayıflatmaktadır.
Öte yandan iletişimde mesafeyi ortadan kaldıran araçların yönlendirici ve yanıltıcı etkileri ortaya çıkmış oldu. Bu etki, toplum bireylerinin kendi milli ve manevi değerlerini paylaşma refleksini zayıflatırken başka güçlerin zihinsel ve duygusal egemenlik, sosyal, kültürel ve ekonomik hegemonya arzularına dayalı maksatlı çabalarını güçlendirmektedir. Zihinsel hegemonya arzuları “kamuoyu oluşturma” adı altında insanların duygu ve düşüncelerini yönlendirerek, onları manipüle ederek güdümlü mahluklar durumuna getirme amacı taşıyor. Bu durumda teknolojik iletişim imkanları, iddia edildiği gibi salt kültürlerin yüzleşmesi ve insani değerlerin paylaşılması sonucunu getirmiyor, asıl önemlisi insanı kendinden, kendi öznelliğinden ve değerlerinden uzaklaştırıyor.

Çok yönlü felsefi ve etik itirazlara açık bulunan günümüz kitle iletişim olgusu, ne yazık ki engelleme, etkisizleştirme, güvensiz kılma yöntemleri ile adeta iletişim tekeli oluşturarak insanları çevreleyip kuşatabilmektedir. İnsan, kendisini özgünlüğünden ve değerlerinden koparan bu kuşatmanın okşayıcı hazzı ile geçici ve aldatıcı bir tatmin duygusu yaşamakta, onun hırpalayıcı acısını henüz hissetmemektedir, beklide bir acısız ölüm gibi hiçbir zaman da hissetmeyecektir.

  

     

*Yazarımıza görüş ve önerilerinizi scebeci@sakarya.edu.tr eposta adresi aracılığıyla gönderebilirsiniz.
 
POOLSOFT BİLİŞİM HİZMETLERİ Tüm hakları saklıdır ve tüm içeriğine ait lisans ve telif hakları T.C yasalarınca korunmaktadır. İzinsiz kopylanması veya yayınlanması yasaktır.