|
Sakarya Hava Durumu |
|

|
|
|
Faydalı Linkler |
|
|
|

|
AYDINLAR OCAKLARI 35. BÜYÜK ŞÛRÂSI
SONUÇ BİLDİRİSİ
(22 - 24 Ekim 2010 / SİNOP)
Aydınlar Ocakları 35. Büyük Şûrâsı 22-24 Ekim 2010 tarihleri arasında Sinop Aydınlar Ocağımızın ev sahipliğinde, 30 Ocağımızın katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
35. Büyük Şûrâmız; Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, devlet şekli ve üniter yapısının, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin tartışmaya açıldığı, demokratikleşme adı altında “çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli” yapay bir devlet modeli ve egemenliğin paylaştırılmasının kabul ettirilmeye çalışıldığı, terör ile mücadeleyi sonlandırmak için teröristbaşı ile müzakerelerin yapıldığı, milli hassasiyetlerimizin bastırıldığı ve yıpratıldığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırıldığı, Anayasamızın ve hukuk düzenin çiğnendiği, yargının yandaşlaştırılarak yargı bağımsızlığının tartışmaya başlandığı, toplumun suni gündemler ile uğraştırılarak gerçek gündeminden uzaklaştırıldığı, dinin her fırsatta siyasete alet edilerek toplumun birbirine yabancılaştırıldığı karmaşık bir dönemde gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 87. yılını idrak ediyoruz. Devletimiz ve milletimiz, bu süre içinde hiçbir zaman bugünkü kadar iç ve dış tehdit ve tehlike ile karşı karşıya kalmamıştır. Devletin toprak bütünlüğü, yönetim şekli ve üniter yapısı açık açık tartışılmaya başlanmıştır. Anayasa’nın devletin resmi dili, bayrağı, marşı, üniter yapısı ve laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkelerine dayanan siyasi yapısının yeniden gözden geçirilmesi, sadece bölücüler ve Cumhuriyet karşıtları tarafından değil, bu yapıya sahip çıkması gereken en yetkili ağızlar tarafından da seslendirilmeye başlanmıştır.
Uzun bir süredir, aralarında mutabakat sağlayamayan, bir kısır döngü şeklinde devleti ele geçirme ve hesaplaşma yarışına giren farklı siyasî odakların mücadelesi ile ülke, zaman, kaynak ve insan gücü kaybetmektedir. Böyle bir ortamda gerçekleştirilen 35. Büyük Şuramızın, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu ana meseleler üzerindeki tespitleri ve teklifleri aşağıda belirtilmiştir:
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin millî ve üniter yapısına yönelik haince oyunlar plânlayanlar, “demokratikleşme” ve “sivilleşme” adı altında yeni bir Anayasa talep etmektedirler. Anayasa değişikliğinde, geniş mutabakat aranmalı, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına ve millî çıkarlarına göre hareket edilmelidir. Anayasada, eşitlik prensibinden vazgeçilemez, hiç kimseye imtiyaz tanınamaz. Anayasa değişiklikleri devletin ve milletin geniş mutabakatı ile gerçekleştirilmelidir. Ayrı ayrı partilerin anayasası olmaz, devletin anayasası olur.
- Kimlik ile ilgili tartışmalarda öne sürülen “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ve “Türkiyelilik” kavramları isimsiz ve sıfatsız bir tanımdır. Hiçbir ciddi devlette ne millî kimlik; ne de üst kimlik olabilir şeklindeki bir millî kimlik inkârı, bölücü-ırkçı terörden çok daha tehlikelidir.
- Hukuk devleti ilkesi korunmalı, hukuki işlemlerde hukukun üstünlüğü esas alınmalı ve uluslararası hukuk kurallarına uyulmalı, hukukun siyasallaştırılmasına izin verilmemeli, hukuk devleti, parti devletine dönüştürülmemelidir.
- İleri bir demokrasinin kurulabilmesi ve temsilde adaletin sağlanması için Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nda köklü değişikliklerin yapılması gereklidir. Bu çerçevede, milletvekili dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılmalıdır.
- Adrese dayalı olarak yapılan son nüfus sayımında, seçmen sayısının izah edilemeyen artışı yeni baştan sorgulanmalı, mükerrer oy kullanmayı önleyecek ve her türlü şaibeyi ortadan kaldıracak tedbirler alındıktan sonra seçime gidilmelidir.
- Fikir, düşünce ve basın hürriyeti alanlarında önemli baskı ve sindirme olayları görülmekte, dinleme ve dinlenme gibi hoş olmayan ve demokrasi ile bağdaşmayan örnekler normal kabul edilmektedir. Bir an önce bu hukuk dışı eylemlere son verilmeli, sorumlular bulunarak yargıya teslim edilmelidir.
- Bölücü terör örgütü ve onların yandaşı olan kuruluşların, açılım girişimlerinden de cesaretlenerek gündeme getirdikleri anadille eğitim konusu, milli varlığımıza yönelen büyük bir tehdittir. Ana dilin öğretiminin özel kurslarda yapılabileceği zaten yasallaşmış bir konudur. Fakat bugüne kadar değişik bölgelerde bu amaçla açılan kurslara ciddi bir katılım olmadığından çoğu kapanmıştır. Eğitim dili, dünyanın her yerinde “resmi dil”dir. Resmi dil, bağımsızlığın göstergesi ve devlet olmanın bir gereğidir. Bu nedenle anadille eğitim saçmalığına bir son verilmelidir.
- Dış politikada, “sıfır sorun”, “bütün kesimlere aynı mesafe” söylemleri özellikle sınırlarımızın dışında kalan soydaşlarımızın çıkarlarıyla birlikte değerlendirilmelidir.
- Özellikle Irak ve Kuzeyine dair politikamız, Türkmenlerin millî menfaatleri göz önüne alınarak yeniden oluşturulmalıdır. Önümüzdeki günlerde Irak genelinde etnik temele dayanan Kerkük merkezli nüfus sayımı yapılacaktır. Türkmenler, Irak’ın bugünkü şartları içinde bu nüfus sayımına Kerkük’ün tamamen kaybına yol açacağı düşüncesi ile karşı çıkmaktadırlar. Bu sayım, ancak Irak’ta asayiş ve emniyet sağlandıktan, hükümet kurulduktan, tarafsız bir Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yapılmalıdır. Türk hükümeti, bu ortamın hazırlanması için gerekli girişimlerde bulunmalıdır.
- Yunanistan ve Bulgaristan gibi Avrupa Birliği’ne üye ve aday üye statüsündeki Balkan ülkelerinde Türkler, AB mevzuatına aykırı olarak eğitim yapma ve müftü seçme gibi haklarını kullanamamaktadırlar. Bu konularda Türk hükümeti, uluslararası anlaşmalara ve AB mevzuatına uygun davranılması yönünde girişimlerde bulunarak Balkan Türkleri üzerindeki baskıların kaldırılmasını sağlamalıdır.
- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gerçeği, siyasi ve kültürel bir varlık olarak korunmalı, egemenlik haklarına saygı gösterilmeli, Türkiye’nin anlaşmalardan doğan haklarından vazgeçilmemelidir. KKTC üzerindeki politik ve ekonomik izolasyonun kaldırılması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
- Türk Dünyasında Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan arasında gerçekleştirilen ve hayata geçirilen işbirliğine, Özbekistan ve Türkmenistan’ın da katılması sağlanmalıdır.
- Dünya Türk Formunun, Türk Konseyi ve Türk Parlamenter Asamblesi gibi organizasyonlar içinde yer alması sağlanmalıdır. Türkiye dışındaki Türklerin kurdukları sivil toplum kuruluşları ile işbirliğine gidilmelidir.
- “Sınırları aşan sular” konusunda ülke çıkarları esas alınmalı, komşu ülkelerle ilişkiler buna göre düzenlenmelidir. Güvenlik konusunda büyük deneyim ve birikime sahip Türk Ordusu göz ardı edilerek oluşturulan Sınır Güvenliğinin Entegrasyonu Projesi’nden, ülkemiz gerçekleriyle bağdaşmadığı için derhal vazgeçilmelidir.
- Son günlerde gündeme getirilen konulardan biri de, Anayasa’daki din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve hatta kaldırılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi halinde dinimiz çok farklı şekillerde ve yanlış olarak öğretilecek, milli birlik ve beraberliğimiz bozulacaktır. Bu nedenle Anayasa’nın bu hükmü aynen korunmalı ve bu konudaki tartışmalara son verilmelidir.
- Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün hayata geçirdiği üç önemli kurum vardır. Bunlar; Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Son günlerde, devlet adına dini kurumların işleyişini ve din adamlarının görev ve sorumluluklarını düzenleyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması ve bu işin cemaatlere bırakılması istenmektedir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, toplum büyük bir çatışma ve karmaşa ortamına sürüklenecektir. Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması yerine, bu kurum üzerindeki siyasi etki ve baskılara son verilmeli ve özerk bir kurum haline getirilmelidir.
- Son yıllarda “Dinler Arası Diyalog” adı altında kutsal dinimizi özünden saptırmaya yönelik dış odaklı faaliyetler yerli işbirlikçiler eliyle yürütülmektedir. Vatikan patentli diyalog faaliyetleri, Müslüman’ı devşirme ve uysallaştırma amacı taşımaktadır. Bu yeni bir evangelizmdir. İslâm, en mütekâmil ve en son dindir; diğer dinlerden takviyeye ihtiyacı yoktur. Buna paralel olarak misyonerlik faaliyetleri de büyük hız kazanmıştır. Bu çerçevede bizzat Kültür Bakanlığı’nca Trabzon’daki Sümela Manastırı’nda ve Ermeniler için büyük önem arzeden Van’daki Akdamar Kilisesinde ayin yapılmasına izin verilmesi de büyük bir gafletin eseridir. Devlet, en kısa zamanda misyonerlik faaliyetlerini önleyici tedbirler almalı ve bu konuda kesinlikle taviz vermemelidir. Bazı cemaatler, hıristiyanların taşeronluğundan ve İslamiyet yerine başka dinler ikame etme teşebbüslerinden vazgeçmelidirler. Ayrıca kutsal günlerde müslüman din adamlarının, hıristiyan ve yahudi din adamları ile arz-ı endam ettirilmesi hususu, İslami esaslar yönünden yeniden değerlendirilmelidir.
- Ülkemizin önemli bir gerçeği de, iller ve bölgeler arası göçlerin yoğun olarak yaşanmasıdır. Bunun sebebi, yatırımlardaki bölgeler arası dengesizlik ve eşitsizlik ile coğrafi şartlardaki farklılıklardır. Göç yoğunluğunu önlemek için, yatırımlarda bölgeler arası dengesizlik ortadan kaldırılmalı, tarım ve hayvancılık çeşitli teşvikler ile desteklenmelidir. Yatırımlarda bölgenin özelliklerine göre sektörel planlar yapılmalı, teşviklerin amacına uygun kullanılması takip ve kontrol edilmelidir. Bunun için milli iktisat politikaları belirlenmeli, Bölge Kalkınma Ajansları, liberal AB politikalarının etkisinde kalmadan, bu politikaları uygulamalıdır.
- Türk tarımını kendi başına bırakmak yerine, üretimi ve kaliteyi arttırıcı destekler sağlanmalı, yanlış tohum politikası terk edilmeli, GDO’lu ürünlerin üretim ve ülkemizdeki kullanımı yasaklanmalıdır. Gıda güvenliği ve tüketici hakları konusunda yeni gelişmelere paralel olarak en kısa zamanda gerekli yasal altyapı oluşturulmalı, halkın sağlığı ile oynanmasına engel olunmalıdır.
- Başta Türk Dünyası olmak üzere komşu ülkeler ile sağlık turizmi, kaplıca tedavileri, sağlık bilgi teknolojileri, sağlık yatırımları ve sağlık sigortacılığı alanlarında ortak çalışmalar yapılmalı, bu alanlarda çalışanlar desteklenmelidir.
- Sağlık sistemimizde tekelleşmeye giden uygulamalar ile hastane ve eczane zincirlerinin kurulmaya çalışılması, ülkemiz sağlığını olumsuz yönde etkileyecek, dar gelirlinin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını imkânsız hale getirecektir. Sağlık harcamaları içinde ilaca ayrılan payın %50’lere varması, gelişmiş ülkelerin sağlık harcamaları ile tezat teşkil etmektedir. Her geçen gün artan ithal ilaç giderlerinin azaltılabilmesi, ancak milli ilaç politikalarının uygulanabilmesi ile mümkündür. Yerli ilaç sanayii, Ar-Ge faaliyetleri de dahil olmak üzere, her alanda desteklenmelidir.
- HES’lerin kurulmasıyla elde edilecek enerji, Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır. Bunun yerine nükleer enerjinin kullanılması, ülkemiz için daha yararlıdır. Bu konuda, doğru nükleer teknolojinin, uygun yer seçilerek kurulması önem arzetmektedir.
- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından biri, isminin başındaki “Türk” ibaresinin kaldırılarak, yerine “Türkiye” ibaresinin konulması için dava açma girişiminde bulunmuştur. Bu gibi teşebbüsleri şiddetle kınıyoruz.
- Eğitimin her kademesinde millîlik esas alınmalı, millî değerler ile evrensel değerler arasında köprü kurulmalıdır. Eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olması, egemenlik haklarımızın bir gereğidir. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında, gerekse Yüksek Öğretimde yaşanan yoğun kadrolaşma, bu kurumlara olan güvenin kaybolmasına ve kurumların güvenirliklerinin tartışılmasına yol açmaktadır. Son günlerde, hem orta öğretimde, hem de yüksek öğretimde yapılan merkezi sınavlarda ortaya çıkan skandallar, bu kadrolaşmanın bir sonucudur. Bu skandalların sorumluları bir an önce bulunmalı ve bunlar hakkında gerekli yasal işlemler yapılmalıdır.
- Üniversitelerimizdeki başta akademik personel olmak üzere, yayın ve eğitim dokümanı eksikliği devam etmektedir. Bunların en kısa zamanda giderilmesi gerekmektedir. Bu eksiklikler giderilmeden üniversitelerde yeni fakülte ve bölümler açılmamalı, bunun yerine mevcudun şartlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak: Aydınlar Ocakları, Türkiye’nin, bugün karşı karşıya bulunduğu sorunları en kısa zamanda aşarak 21. Yüzyılın etkili ülkelerinden biri olabilmesi için, insanımızın, milli kültürümüzden ve değerlerimizden kopmadan, çağdaş dünyanın gelişmiş ülkeleri ile iş ve rekabet yapabilecek bir düzeyde yetiştirilmesini gerekli görmektedir. Aydınlar Ocakları, Türk milletinin, milli birlik ve bütünlüğü korunduğu sürece, bu kadroları yetiştirebilecek birikime ve deneyime sahip olduğuna inanmaktadır. Unutmayalım ki, sorunlarımızın çözümü de, dertlerimizin çaresi de, yine biziz. Bu duygu ve düşüncelerle yüce milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı ve Kurban Bayramı’nı kutlarız.
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi
Adana Aydınlar Ocağı
Adıyaman Aydınlar Ocağı
Amasya Aydınlar Ocağı
Anadolu Aydınlar Ocağı
Avrupa Yakası Aydınlar Ocağı
Balıkesir Aydınlar Ocağı
Bursa Aydınlar Ocağı
Çorum Aydınlar Ocağı
Darıca Aydınlar Ocağı
Harput Aydınlar Ocağı
Iğdır Aydınlar Ocağı
Isparta Aydınlar Ocağı
İnegöl Aydınlar Ocağı
Kahramanmaraş Aydınlar Ocağı
Kocaeli Aydınlar Ocağı
Konya Aydınlar Ocağı
Kütahya Aydınlar Ocağı
Malatya Aydınlar Ocağı
Manisa Aydınlar Ocağı
Niğde Aydınlar Ocağı
Nizip Aydınlar Ocağı
Ondokuz Eylül Aydınlar Ocağı
Ordu Aydınlar Ocağı
Sakarya Aydınlar Ocağı
Samsun Aydınlar Ocağı
Sinop Aydınlar Ocağı
Sivas Aydınlar Ocağı
Tekirdağ Aydınlar Ocağı
Trabzon Aydınlar Ocağı
|