Ana Sayfa İletişim
Sakarya Hava Durumu

SAKARYA

Faydalı Linkler
















Sait TANDOĞAN (Diyanet İşleri Başkanlığı Eski Teftiş Kurulu Başkanı)

30.12.2013  

MEKKE'NİN FETHİ                       

     Şehirlerin anası Mekke... Mabetlerin anası Kabe... Mekke dünya uygarlıklarının merkezi,
insanlığın dünya yüzüne çıktığı ve yayıldığı ilk yerleşim yeri... İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem tarafından kurulmuş, İlk mabet Kabe'yi de Hz. Adem inşa etmiştir. "İnsanlık için inşa edilen ilk mabet, Bekke (Mekke) deki bereketli ve bütün toplumlar için hidayet merkezi olan mabettir" (Al-i İmran: 3/96).
    "Buna delalet eden işaretler hala orada duruyor. Orası İbrahim'in makamıdır. Oraya giren herkes özgür ve güvende olur"(Al-i imran:3/97).
    Nuh Tufanından sonra her taraf yerle bir olduğu için yeri Rabbimizce belirlenen Kabe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yeniden inşa edilmiştir.
    "Hani biz, İbrahim'in inşa ve ihya etmesi için bu ibadet Evinin yerini tespit ettiğimiz zaman; "Bana hiçbir şeyi ortak koşmadığın gibi, Mabedimi de tavaf edecekler ve ona doğru kıyama durup rükü ve secdeye kapanacaklar için şirkten temiz tutacaksın. Demiştik " (Hac:22/26).
    Kabe'nin daha önce kıble olduğu bu ayetten anlaşılmaktadır.
     Hz. İbrahim oğlu İsmail (A.S) ile birlikte Kabe'nin duvarlarını yükseltirken şu tarihi duayı yaptılar; " İbrahim, İsmail'le birlikte Kabe'nin temellerini yükseltirken şöyle yalvardılar: "Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur  bizden! yalnız sensin tüm duaları işiten ve gönüllerdekini bilen de sadece sen!"
     "Rabbimiz! Bizi kayıtsız şartsız sana teslim olan kimselerden eyle! Soyumuzdan da sürekli sana teslim olacak önder topluluklar var et! Bize, nasıl kulluk yapacağımızı göster ve bizi affet! Hiç şüphe yok ki sen tövbeleri çokça kabul edensin, rahmetle muamele edensin!"
      "Onlar arasından kendilerine senin mesajını okuyacak, İlahi kelamı ve hakikate mutabık hüküm vermeyi öğretecek ve onları arındıracak bir elçi
gönder. Çünkü yalnızca sensin her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet kaydeden de sen!" (Bakara: 2/127,128,129).
     İşte onların bu samimi duası Mekke'yi şehirlerin anası yapmış. Bu içtenlikli dua sayesinde İbrahim ve İsmail isimleri bin yıllar boyu milyarlarca yüreğin sevgi halesiyle kuşatılmıştır.
Yine bu iman ve aşkla yapılan duanın neticesidir ki, Mekke İbrahim ve İsmail'in soyundan Alemlere rahmet olarak (Enbiya:21/107) gönderilen Şanlı Peygamberimize  vatan olmuştur.
     Mekke'yi şehirlerin anası yapan güç bizatihi ilahi güçtür. Ulu Allah şöyle buyuruyor; "İşte biz sana hem şehirlerin anasını ve onun çevresindekileri uyarman, hem de kendisinde asla kuşku bulunmayan Toplanma gününe karşı insanlığı ikaz etmen için Arapça bir Kur'an vahyettik; Sonuçta bir kısmı cennete girecek, bir kısmı da ateşe!" (Şura:42/7) Bu ayette geçen "UMMÜL KURA" kelimesi özelde Mekke ve onun manevi merkezi olan yer Kabeyi, genelde uygarlıkların merkezini ifade etmektedir. O güvenli ve özgürlük Beldesi (Tin: 95/3) dün olduğu gibi bugün de, yarın da dünyayı aydınlatmaya devam edecektir. Kabe'ye giden yol, cennete ve Allah'a ulaşmaktadır. Kabe'ye yönelmek, günde beş vakit namazda kıbleye yönelmenin yanında aynı zamanda Kabe merkezli bir hayata yönelmek demektir. Zira Mekke'nin ruhu Kabe, dünyanın ruhu da insandır. Mekke'yi güvenli kılan, canlı ve diri tutan Kabe, dünyayı canlı ve dipdiri tutan da insandır.
     Allah Elçisi Mekke'den ayrılırken son derece üzgündü. Doğup büyüdüğü, Gençliğini geçirdiği, dünya evine girdiği, dahası Elçilik görevinin verildiği ve Hak uğrunda olağanüstü mücadele ettiği vatandan ayrılmak zor geliyordu. Dönüp bakmış Mekke'ye ve: "Ey kutsal şehir senden çıkarılmasaydım, vallahi seni terk etmezdim!" demişti. Gerçi Medine O'nu bağrına basmıştı ama Mekke özlemini giderememişti. Hem O'nun Medine'ye ayak bastığı gün Medine halkı Mekke ve Taif müşrikleri gibi O'nu öldürmeye kalkışmamışlar; "Dalaal Bedru aleyna min seniyyetil veda' :  Ay doğdu üzerimize veda tepelerinden" ezgileriyle karşılamışlardı.
    Allah düşmanları boş durmuyorlardı. Medine'de de O'nu rahat bırakmadılar. Üst üste saldırılar gerçekleştirdiler. Bedir savaşı tam bir hezimet (H. 2/M. 624), Uhut'ta Müslümanlar mağlup oldu, ancak müşrikler hedefe ulaşamadan döndüler (H.3/M.625), Hendek Müşriklerin mağlubiyeti ve çok büyük maddi hasara uğramaları ile sonuçlandı. (H.5/M.626). Müşrikler artık İslam'ın nurunu söndüremeyeceklerini anladılar ve bir daha Müslümanlara savaş açamaz oldular.

     Mekke'den Medine'ye göç eden Müslümanlar da Allah Elçisi gibi yurtlarını özlemişlerdi. (H.6/M.628) yılında Mekke'yi ve kutsal Kabe'yi ziyaret etmek üzere 1400 kişilik bir kafile ile Mekke'ye hareket ettiler. Mekke yakınındaki  Hudeybiye denilen yerde Müşrikler kendilerini karşıladılar. Sadece Kabe'yi ziyaret edip dönmek istediklerini bildirmelerine rağmen müşrikler korktukları için buna izin veremediler. Gelecek yıl Umre yapmak üzere Karşılıklı anlaşarak  ayrıldılar.
İlk bakışta Müslümanların aleyhine görünen bu anlaşmadan sonra üzgün bir halde Medine'ye dönerken Mekke'nin fethini kesin çizgilerle müjdeleyen " Fetih" suresi indirildi.
"Elbet sana, tartışmasız zafer garantili fethin önünü açan biziz. Bu sayede Allah, senin tüm hatalarını bağışlayacak; Ve sana olan nimetin tamama erdirecek ve seni dosdoğru bir yola ulaştıracaktır. Nihayet Allah seni, saygın ve müstesna bir zaferle destekleyecektir. İmanlarına İman katsınlar diye Mü'minlerin kalplerine güven ve sükünet bahşeden O'dur. Zira göklerin ve yerin bütün orduları Allah'ın emrine  amadedir. Ve zaten Allah her şeyi bilmektedir. Her hükmünde tam isabet sahibidir" (Fetih: 48/1,2,3,4). Bu surenin inişi ile Müslümanlar rahatladı, gönülleri sükünet buldu, iç huzuruna erdiler.
Bir yıl sonra Müslümanlar anlaşma gereği Kabe'yi ziyaret ettiler. Allah Elçisinin başkanlığında iki bin kişiyi aşkın bir kafile Kabe'yi ziyaret ederek, bir yıl önce yapamadıkları Umrenin kazasını yerine getirdiler ve ihramdan çıktılar. Ertesi gün Peygamberimiz Kabe'ye girdi.  Bilali habeşi ezan okudu. İki bin Müslüman cemaatle öğle namazını kıldılar. Müslümanların temizliği, nezaketli davranışlarını izleyen Mekkeliler etkilendiler. İslam'a ve Müslümanlara içten içe sevgi ve saygı duymağa başladılar. içlerinden Amr b. As ile bir arkadaşı gizlice Medine'ye giderek Müslüman oldular. Anlaşma gereği üç gün kaldıktan sonra Kafile Medine'ye döndü.
Hudeybiye anlaşmasının üzerinden yaklaşık iki tam yıl geçmeden Mekkeliler anlaşmayı bozdular. Allah Elçisi'nin "Anlaşmaya uyunuz." teklifini de reddedince Şanlı Peygamberimiz yetkili kurulları ile istişare ederek Mekke'yi fethetmeye karar verdiler. Bu haberi duyan Mekke'nin Reisi Ebu Süfyan Koşup Medine'ye geldi. Doğruca Allah Elçisinin evine gitti. Resülün temiz eşlerinden biri olan Ümmü Habibe anamız Ebu Süfyan'ın kızı idi. Onun evine girdiğinde Babasının Peygamberin minderine oturmasına izin vermedi.  Sebebini sorunca da kendisine; "Siz Ey İnananlar! biliniz ki, şirki karakter haline getiren herkes baştan ayağa pistir..." (Tevbe: 9/28 Babasına:"Sen müşrik olduğun için pissin! bu halde Peygamberin oturduğu mindere oturamazsın" dedi. Ebu Süfyan Mekke'den eli boş döndü.
Sefer hazırlıklarını tamamlayan Şanlı Peygamberimiz on bin kişilik bir ordu ile Mekke'ye doğru yola çıktı.  
Ordu Mekke'ye vardığında şehrin tüm çevresini kuşattı. Mekkeli müşriklerin İslam ordusuna karşı koyacak güçleri yoktu. Peygamberimiz de kan dökülmeden Mekke'nin teslim alınmasını istiyordu. Askerlerine emir verdi Baş Komutan; " Kesinlikle kan dökmeyin! Silahlı çatışmaya girmeyin!"  Öyle de  oldu...Mekke kan dökülmeden teslim alındı. Allah'ın izniyle fethedildi...Kabe inananlarına kavuştu. Beytüllah Peygamberiyle kucaklaştı...
Zafer garantili yardım gelmişti yüceler yücesinden...O' saygın ve müstesna bir fetihle kulunu destekleyeceğini va'd etmişti. O fetih bir şehir ya da toprak fethi değil, gönüllerin fethiydi...
Kabe çok beklemişti Son Nebiyi... Şimdi özlemle kavuşma zamanıydı..
Dün bağrından koparılan yiğit dönüyor sana Ey Mekke!
Başta Nur dağı olmak üzere Faran dağları O'nu selamlıyor!
Gözün aydın Ey Mekke! İslam'ın ilk şehitleri Yasirler,
Kutluyor seni Habbab b.Eretler, Sümeyyeler.... 
Hz. Hamza mı dedin Ey Mekke! Yoksa Mus'ab b. Umeyr mi?
Onları da özledin değil mi Ey Kabe! Onlar şehit oldular...!
Onlara bütün canlılar ağladı! Faran ve Uhut dağlarının
Onlar için döktüğü göz yaşları hala dinmedi Ey Mekke!
Ama dur, onlar ölmedi ki, şehit oldular...
Şehitler ordusuyla birlikte senin Bayramını kutluyorlar...
Ey Mekke! bakar mısın? Hatice anamız olanları tebessümle izliyor...
Rabbim Allah'tır dedikleri için yurtlarından kovulanlara
O zaman ne kadar üzülmüştü ak perçemli anamız...
Muhacirler geliyor hasret dolu yürekleri buram buram...
Başlarında ve en önde Zübeyr b. Avvam..
Ey Mekke ayağa kalk! gönüllere safa geliyor...
Sen O'na, O sana hasret Hz. Muhammed Mustafa geliyor!
Hoş geldin ey Nebi! Hoşluklar Safalıklar getirdin...
Gittiğin gece Kabe'ye yaşlı gözlerle uzaktan bakıp demiştin ki,
"Ey Mekke!  sen benim için dünyalardan daha değerlisin!
Ama bu insanlar beni rahat bırakmıyor." Deyip gitmiştin.
Yıldızlar, ay ve güneşte seninle birlikte gitmişti...
Onlar da sen gelince yeniden doğdular...
Kapkaranlık geceler kalmıştı ardında Ya Muhammed Mustafa...
Sen gelince yine nur-i Hüda geldi..Safa geldi, safa geldi, safa geldi...
Mekke öksüz kalmış, Kabe karalar bağlamıştı Ey Nebi!
Hane-i Saadetin üzerinde Güvercinler bekledi seni; Hani şu:
Sevr mağarasından kalan güvercinler "Hu, Hu" lar diyerek!
Kabe-i Muazzama da namaz kılışını özledi Harem,
Haticetül-Kübranın hatıraları ve o gül kokuna hasret kalan
Sokaklar bekledi seni Ey Nebi!
Allah'ın yardımıyla feth-i Mübini gerçekleştirdiğin halde,
Kusva adlı Devenin üzerinde secdeye kapanarak Hareme girdin...
Ey Nebi! Mağrur ve Muzaffer Fatihlere hiç benzemiyorsun!
İn artık kusvadan ey Rsül! in de Mekke toprakları ayaklarını öpsün!
Kaldır başını, kaldır da alem nur yüzünü görsün...
Ve Allah Elçisinin yüzü göründü.. aydan da parlaktı...
Kabe'ye girdi Allah Elçisi, Bilale ezan oku dedi.
Bilal başladı ezan okumaya, Allahü Ekber,Allahü Ekber,Allahü Ekber.
Evet Mekke Kan dökülmeden Fethedilmişti. Mekke ile birlikte gönüller de fethedilmişti.
Halk toplanmış,biraz kuşku, biraz da gıptayla Allah Elçisine bakıyorlardı.İşte o anda Şanlı Peygamberimiz Mekke ahalisine seslendi;
- Ey Kureyş topluluğu! hakkınızda ne yapacağımı sanıyorsunuz?
- Sen, soyu yüce  bir Babanın oğlu, soylu bir kimsesin, Şerefli bir kardeşsin.
Peygamberimiz (A.S) burada da  büyüklüğünü gösterdi.
- Kardeşleri tarafından kuyuya atılan, daha sonra da köle diye satılan Yusuf (A.S) ın kardeşlerine şöyle dediğini Rabbimiz haber veriyor diyerek şu ayeti okudu;
- "Bugün sizi ayıplama ve kınama yok! Allah sizi affeder... Zira O, merhametlilerin en merhametlisidir"(Yusuf: 12/92).
Ben de sizlere aynısını söylüyorum. Haydi serbestsiniz. Daha sonra Safa Tepesine çıkarak Halktan biat (bağlılık sözü) aldı.
İrad ettiği hitabesinde onlara; İslam Dini'nin; İnsana verdiği değerden, Yaşama hakkından, Müminlerin kardeş olduğundan, eşitlikten, Irz namus ve Nesebin korunmasından, Mülkiyet hakkının teminat altına alındığından, Aklı koruma, Nesli, Malı, Dini, Nefsi korumadan, İnanç hakkından, İnandığını öğrenme ve uygulama yani ibadet hürriyetinden, örgütlenme hakkından bahsetti.
Daha sonra genel af ilan etti. Mekkelilerin tümünün Müslüman olmasında bu genel affın büyük yarar sağladığı görüldü. Hatta Bilal Kabe'nin damında ezan okuyunca, Mekke'nin Fetihten önceki Valisi; Ebu Süfyan''ın akrabası Emevi soyundan Attab ibni Asid öfkeye kapılarak; " Allah'a şükür ki, Babam hayatta değil! Hiç olmazsa bu kepazeliği görmüyor." Demişti.  Allah Elçisi Onu da genel af kapsamına almış, bununla da kalmayıp Valilik görevine devamını istemişti. Attab da İman etmişti.
Bir müddet sonra Allah Elçisi Mekke'de hiçbir asker dahi bırakmadan Medine'ye dönmüştür.
Sadece Halkın Dini Ve Eğitim işlerini Yönetmek ve yürütmek üzere Muaz İbni Cebel ile Ebu Musa el-Eş'ariyi  Mekke'de görevlendirmiştir.    
Ve Mekke artık kıyamete dek Müslümanların olmuştu:
( 8. Hicri / 01 Ocak 630 Miladi ).

                                                                                                                          

  

     

*Yazarımıza görüş ve önerilerinizi saittandogan54@hotmail.com e-posta adresi aracılığıyla gönderebilirsiniz.

Bookmark and Share Arkadaşına Gönder Arkadaşına Gönder Yazdır  

 

 
POOLSOFT BİLİŞİM HİZMETLERİ Tüm hakları saklıdır ve tüm içeriğine ait lisans ve telif hakları T.C yasalarınca korunmaktadır. İzinsiz kopylanması veya yayınlanması yasaktır.