Ana Sayfa İletişim
Kullanıcı Girişi
Sakarya Hava Durumu

SAKARYA

Faydalı Linkler
















KONUYLA İLİŞKİN GAZETELERDE VE HABER PORTALLARINDA ÇIKAN HABERLER

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

 

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

Cerrahoğlu: “Hainlerin PKK ile kucaklaşmasının öncesi ve sonrası”

Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terörle ilgili yaptığı basın açıklamasında; milletin her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olduğun kenetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dıştaki hainler, içteki hainlerle birleşerek Sevr’e dönüş hayalleri içerisinde PKK’yı ve BDP’ni taşeron olarak kullanarak yıllardır doğudaki halkına kan kusturulduğunu ifade eden Sakarya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu; terör konusunda şunları söyledi: “PKK ile BDP her alanda birlikte hareket ettiklerini kucaklaşmayla ispatlamış oldular. PKK dağda silahlı mücadele verirken, PKK’nın sıyası kolu olan BDP dolaylı olarak TBMM ülkeyi bölmek ve parçalamak uğruna birlikte mücadele verdikleri görülmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan demektir. Kucaklaşma öncesi PKK ile pazarlık yapılarak onları dağdan indiren zihniyet, sınırda karşılama ve yargılama çadırı kurdurarak yargıyı ayaklarına göndererek ve BDP karşılama törenleriyle
karşılayarak bugünlerde meydana gelen baskınların alt yapısının fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde dağdan inenler daha serbest çalışarak, BDP desteğiyle milis güçler oluşturarak bölgede kurtarılmış alanlar oluşturulmaya çalışıyorlar. Teslim olan terör mensupları her şeyi itiraf etmelerine rağmen BDP Milletvekillerine, mensuplarına ve üyelerini gerekli kanuni işlemler yapılmaması düşündürücüdür.
 
Örgüt propagandası yapıyorlar
Barış ve Demokrasi partisi mensupları her fırsatta doğudaki vatandaşlarınızı çeşitli sebepler uydurarak, üstü kapalı tehditler, baskılar uygulayarak sokağa dökmek, işyerlerini kapattırmak, okul, hastane, yol ve hava limanı gibi inşatların yapımını engellemek için PKK ile işbirliği yaptıkları göz önüne serilmektedir. PKK, Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekili anlaşmalı olarak yol keserek, şeklen adam kaçırma stratejisi uygulayarak, Şemdinli'de silahlı teröristlerle buluşup kucaklaşarak devlete meydan okuyarak gözdağı veriyorlar.
Barış ve Demokrasi partili sekiz Milletvekilinin Şemdinli’ye ne zaman nasıl gideceklerini PKK nasıl öğreniyor da üç beş terörist yol kesip ve örgüt propagandası yapıyorlar. Benzer olay CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’ün kaçırılmasında da yaşandı. Barış ve Demokrasi partililerin ve Milletvekillerinin PKK ile birlikte hareket ettikleri bu olayda bariz bir şekilde görülmektedir.
Tarihe bir göz atmak gerekir
Anlaşılıyor ki kucaklaşmalar, baskınlar, saldırıların planlanmasını BDP biliyor ki PKK ile kamuoyu önünde kucaklaşabiliyor, o anda basın orada, devlet nerede? Eyer plansız bir buluşma, plansız bir yol kesme olsaydı basın o an orada olmazdı. Yol kesip Milletvekilini kaçıranlar ile BDP mensuplarıyla sarmaş dolaş olurken devlet neredeydi merak ediyorum. Nasıl oluyor da; Şehir merkezine çok yakın bir mesafede olmalarına rağmen, olay öncesini, olay anını ve olay sonrasını güvenlik güçleri ile istihbarat elemanları tespit edememiştir. Ülkemizdeki terörü yok etmek için tarihe bir göz atmak gerekir. Almanya’da terörle yaklaşık 30 sene mücadele etti. Sonunda kararlı azimli bir çalışmayla kökünü kazımıştır. Almanya’da 1970 yıllarında; Kızıl Ordu Fraksiyonu (Almanca: Rote Armee Fraktion - RAF), Baader-Meinhof Grubu ya da Alman basınında Baader-Meinhof Çetesi olarak da bilinen radikal sol görüşlü bir örgüt vardı.
Bunların birileriyle bağlantıları var
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Almanya'nın en etkin ve bilinen örgütüydü ve kendini şehir gerillası olarak tanımlıyordu. RAF 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında Alman Sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. Buna karşılık Batı Alman hükümeti, RAF'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. J2M ve SHK gibi diğer Alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda İtalyan solcu grubu Kızıl Tugaylar, Belçikalı solcu grup Savaşan Komünist Hücreler, Filistinli solcu grup Filistin Kurtuluş Örgütü, Fransız solcu grup Action Directe ve İrlandalı örgütler PİRA ile de bağlantıları vardı.
Ülkenin bütünlüğü için gereken yapılmalı
Alman hükümetlerinin, kamuoyunun daha doğrusu Alman devletinin kararlı ve istikralı mücadelesi sonunda Baader-Meinhof Çetesi elemanlarının bir kısmı çatışmalarda öldürüldü. Bir kısmı yakalanıp yargı süresinde ve sonrasında intihar ettikleri ifade edilmektedir.30 yıllık bir mücadele sonunda Baader-Meinhof terör örgütü ortadan kaldırılmıştır. Yetkililer buradan ders almalıdırlar. Yol kesme baskınlar sonunda 8 polisimizin ve askeri konvoyu tarayarak 10 askerimiz şehit edilirken, BDP eş başkanı nerden inceyse oradan kopsun diyerek hala meydan okuyarak, hiç bir şey olmamış gibi meclise gelip çalışmalara katılacak. Bu durumda devleti yönetenlerin yorum yapma, beddua ve şikâyet etme hakları yoktur. Ancak ülkenin bütünlüğü için gerekeni yapma zorunluluğunuz vardır.
BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı
Öncelikle; Terör örgütünün iç ve dış bağlantıları kesilmeli, maddi kaynaklarına el konulmalı veya yok edilmelidir. Dağa çıkışlar yöre halkıyla işbirliği yapılarak engellenmelidir. Teröre, şiddete ve kana bulaşmış olanların devlet dairelerinde kesinlikle görev alma hakları kısıtlanmalıdır. Dağa çıkmayı ve PKK katılmayı özendiren onları kahraman gibi göstermeye çalışan yöre belediyeleri kontrol altına alınmalıdır. Ülkenin bekası için, terör belasından kurtulmak için özel yetkili terör mahkemeleri kurulmalıdır. PKK destek veren, onları terör örgütü olarak kabul etmeyen ve kınamayan BDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdırlar. Başka türlü annelerin gözyaşları durmaz.

 

*HABER TARİHLERİ: 25 EYLÜL 2012 SALI

Bookmark and Share Arkadaşına Gönder Arkadaşına Gönder Yazdır  

 

 
POOLSOFT BİLİŞİM HİZMETLERİ Tüm hakları saklıdır ve tüm içeriğine ait lisans ve telif hakları T.C yasalarınca korunmaktadır. İzinsiz kopylanması veya yayınlanması yasaktır.